Heraklitus ve Yaşamın Bilmecesi

Heraklitus: Yaşamın Bilmecesi

Efes’te yaşamış Sokrates öncesi Yunan filozof Heraklitus’a göre, evrende maddenin ve özün sürekliliği ve istikrarlılığı yoktur. Aksine, daima mevcut olan sınırsız bir değişim süreci vardır. Evrende var olan her nesne değişir. Heraklitus’a göre “hiç kimse aynı nehire iki kez ayağını sokamaz”, çünkü nehir sürekli olarak akmaktadır. Hatta ne kadar hızlı hareket edersek edelim, her seferinde ayağımızı soktuğumuz nehir artık farklı bir nehirdir. İşte bu var olmanın sürekliliğinde, evrende kalıcılık bulabileceğimize inanırsak, kesinlikle yanılıyor oluruz.

Heraklitus ve Değişim

Varlıkların sürekli olarak değiştiğini söyler Heraklitus. Madde görünüşte sabit ve değişmezdir fakat bu değişmezlik belli prensipler dahilinde olur.

Evrendeki tüm değişim, “logos” ilkesi ile yönetilen, değişmeyen bir ilkeye bağlıdır. Bu ilkeler, zıtlıklar arasında etkileşimi gerektirir. Bir bütün olarak bu karşılıklı etki bir uyum ve düzen yaratır. Çünkü eğer her şey değişiyor ve hiçbir şey aynı kalmıyorsa, sadece çeşitlilik olur fakat “özdeşlik” yani “aynılık” olmaz. Bu yüzden de hiçbir gerçek ve sürekli var olan nesne olamaz.

Eğer hiçbir şey aynı kalmıyor ve her şey sürekli olarak değişiyorsa, hiçbir şeyin uzun süreli olarak, gerçek nesneler olarak kalabilmesi mümkün değildir. Bu elbette ki biz insanların da herhangi bir kimliğe sahip olmamızı mümkün kılamaz. Aristotle aracılığı ile, Heraklitus zamanından günümüze kadar gelmiş eski bir hikayesi vardır bunun hatta ki bu konuyu uygun bir şekilde tasvir eder. Hikaye Efes’te geçmektedir.

Heraklitus ile aynı zamanda yaşayan bir zat hırsızlık suçundan dolayı yargılanmaktadır ve mahkeme tarafından suçlu bulunarak tutuklanır. Cezaevine götürülmeden önce hakim suçluya mahkeme heyetine söylemek istediği son bir sözü olup olmadığını sorduğu zaman, suçlu der ki “Elbette söyleyecek bir sözüm var, eğer Heraklitus’un söylediği gibi, hiçbir şey aynı kalmıyor ve her şey sürekli olarak bir değişime uğruyorsa beni cezalandırmanız tamamen bir haksızlık çünkü şu an önünüzde duran ben, hırsızlık suçundan yargıladığınız ben olamam.”

Heraklitus’tan günümüze kalan fragmanlara göre, Heraklitus yıllarca, her şeyin sürekli olarak değişimine dair “yaşamın bu bilmecesi” nin cevabını aradığını söyler. Gerçekten de eğer her şey değişiyorsa, insan nasıl böyle bir dünyanın içinde yaşayabilir? Ayrıca, bu dünyada yaşayan “Ben” nedir ve kimdir?

Heraklitus sonunda yaşamın bu bilmecesinin cevabını bulduğunu söyler bize. Yaşadığı dini bir tecrübe esnasında ilham yolu ile bulmuştur cevabı. Bu dini tecrübe esnasında ona ilham olunan şeyin “LOGOS” olduğunu söyler.

Heraklitus ve Logos

Heraklitus bu kelimeyi kullanan ilk kişidir. “LOGOS” u iki düzeyde anlamıştır: birincisi, kişiye mahsus (özel) ve ikincisi, evrensel (genel) düzeyde. Kişiye mahsus düzeyde “Logos” tan anladığı anlam: sözcük, kavram, ve muhakemedir. “Sözcük” ile yazılı ve sözlü dilden bahsetmektedir. Bunlar, yazarken ve konuşurken yaptığımız kelimeler ve işaretlerdir. “Kavram” ile demek istediği, düşünürken ve sebep-sonuç ilişkisi kurarken zihnimizde meydana gelen içsel düşüncelerdir. “Muhakeme” ise düşünürken ve sonuç çıkartırken vuku bulan iç sürecimizdir.

Muhakeme Prosesi

Heraklitus, beş duyu organımız vasıtası ile her algıladığımız verinin (ses, koku, dokunma, görme ve tat alma), düzensiz ve karmaşık bir şekilde algılandığına inanır. Bu karmakarışık veriyi alması, organize etmesi, yorumlaması, süreçten geçirmesi ve muhakeme etmesi gereken de yine insan zihnidir. Sonuç olarak, muhakeme prosesinin yaratıcı ve devingen bir süreç olduğuna inanmıştır.

Aynı zamanda, duyu organımızla algıladığımız ve tamamen aynı olan duyusal veriyi düzenlemenin bir çok yolu olduğuna inanır. Heraklitus’a göre bazı insanlar bu veriyi organize etmekte daha iyi ve daha yaratıcıdırlar. Doğrusu, muhakeme prosesinin, beş duyu organlarımız ile algıladığımız verilerin karmaşasını algıladığımız ve düzenlediğimiz bir çeşit tertip mekanizması olduğuna inanır. Kısacası, bu kaos içinde sürekli olarak bir düzen kurmaya çalışırız. Bunu yaparken kendi, bireysel, iç psikolojik dünyasını yaratan ve düzenleyen küçük “mucitler” gibiyizdir.

Logos Nasıl İşler?

Heraklitus aynı zamanda, içsel kavramlarımızın (düşünürken kullandığımız içsel semboller), dilin içsel parçaları gibi olduğuna inanır. Dolayısı ile, muhakeme veya düşünme ile meşgul olduğumuzda, kendimiz ile bir çeşit sessiz konuşma veya monolog yürütmekteyizdir. Ve logos işler durumdadır. “Logos” kelimesinin en iyi İngilizce karşılığı “düşünmek” veya “muhakeme etmek” tir. Ne zaman belirli bir kişi düşünme ve muhakeme etme ile meşgul olursa bu, belirli (kişiye özel) düzeyde logos a bir örnektir.

Heraklitus logos’un bir şey değil, proses olduğuna inanmıştır. Heraklitus’a göre, iki veya daha fazla kişi, yan yana oturarak ve aynı duyu verilerine maruz kalarak aynı manzaraya bakıyor olabilir. Fakat veriyi daha farklı proses edip deneyimleyebilirler. Bu sadece zihnin veriyi nasıl organize ettiğine ve yorumladığına bağlıdır. Bazı insanlar daha yaratıcıdırlar. Heraklitus, veriyi duyu organlarımız vasıtası ile almamızın yeterli olmadığını söyler. Zihnin de, organize etmek ve yorumlamak gibi bir şeyler yapması gerekir.

Heraklitus ve Tanrı

Heraklitus bir panteistti ve tanrının her şeyin içinde var olduğuna inandı. Fragmanlarından birinde şöyle demişti “Balın peteğinden sızması gibi, tanrı da kainat aracılığı ile sızmıştır”.

Heraklitus’a göre, insanın içinde devam eden düşünme ve muhakeme etme prosesi gibi, tüm evrenin içinde de kocaman bir düşünme prosesi vardır. Bizim kendimize özgü muhakeme etme prosesimizin sürekli olarak bu karmaşadan bir düzen oluşturması gibi, tüm evrenin içinde olan düşünme prosesi de daima bu karmaşadan bir düzen meydana getirmektedir. Dünyada gördüğümüz tüm bu intizamdan sorumlu olan “evrensel logos”tur. Heraklitus buna sıklıkla “ilahi muhakeme”, bazen de sadece “Tanrı” demiştir. Dünyada gördüğümüz tüm değişikliklerin karmaşık ve düzensiz olmasını önleyen bu “ilahi muhakeme” dir.

Evrendeki her olayı yöneten evrensel muhakeme, her değişimin bir şekiller düzeni içerisinde olmasını sağlar. Bu modeller sadece düzenli değildir, tahmin edilir biçimde yeniden oluşur. Her şey sürekli olarak değişiyor olsa da, yaşadığımız hayatı sürdürmemizin mümkün olması da bu yüzdendir. Bu aynı zamanda modern bilimi de mümkün kılan şeydir çünkü o muntazam biçimde yeniden oluşan modellerdir bilim insanlarının çalıştığı.

Evrendeki değişimler rastgele değil, oldukça hesaplı ve mantıklıdır.

Bu yüzden, her şeyin değişmesine ve hiçbir şeyin aynı kalmamasına rağmen modeller yeniden oluşabilir ve aynı kalabilirler.

Modern bilim insanına molekülün ne olduğunu sorarsanız “atomların bir araya toplanması” diyecektir. Yani molekül dediğimiz “nesne” değil atomlardan oluşan bir paterndir (model). Peki atom nedir? Bir başka patern. Elinizde tuttuğunuz kitap paternlerin bir arada toplanmasından oluşur.

Hindistan’da söylenen eski bir hikaye vardır hatta. Küçük bir çocuk babasına dünyayı yukarıda tutan(destekleyen) şeyin ne olduğunu sorar, babası dünyanın çok küçük  bir kaplumbağanın arkasına dayalı durduğunu söyler. Bu sefer çocuk “peki bu küçük kaplumbağa neye dayanır” diye sorar. Babası da tekrar “o da bir başka kaplumbağanın sırtına dayanır” diye cevap verir. Çocuk yine sorar “peki üçüncü kaplumbağa nereden destek alır”, babası “o da  bir diğer kaplumbağanın arkasından destek alır” der. Sonra çocuk sorar “bu nereye kadar böyle gider?” “TÜM YOL BOYUNCA”….

Uzman Psikolog Bahar ERDEN