Şiddet İçermeyen İletişim

Şiddet İçermeyen İletişim

Şiddet içermeyen iletişim, potansiyel çatışmaları sakin ve huzurlu diyaloglara dönüştürür. Peki nasıl kurarız şiddet içermeyen iletişimi? Öncelikle, değerlendirme, yargılama ve eleştiri yapmadan etrafımızda neler olduğunu dikkatlice gözlemleyerek bizi etkileyen davranışları ve koşulları belirtmek gerekir. Bu davranış ve koşulları belirtirken düşünceleri değil yargılama, eleştirme veya suçlama içermeyen içsel duygu durumlarını yani hisleri ifade ederiz. Bunu yaparken ne olduğu ve nasıl hissettiğimiz ile ilişkili olarak içimizdeki karşılanmış veya karşılanmamış temel insani ihtiyaçlar/değerler ile bağlantı kurarız (örn., yaşamı devam ettirme, güven, anlayış). Ne istemediğimizi değil ne istediğimizi açıkça, rica şeklinde ifade ederiz.

Şiddet içermeyen iletişim becerileri, yardımlaşma ve işbirliğine dayalı ilişkilere katkıda bulunmak kadar, başkalarına tepki verdiğimizde eylemlerimiz ve seçimlerimiz için sorumluluk almayı da vurgular. Kendimizin ve başkalarının çok derinlerdeki ihtiyaçlarını duymayı ve içimizde canlı olanın ne olduğunu açıkça tanımlamayı ve ifade etmeyi öğreniriz. Teşhis etmekten ve yargılamaktan ziyade gözlemlenen, hissedilen, ihtiyaç duyulan ve istenileni açıklığa kavuşturmaya odaklandığımızda, kendi şefkat ve merhametimizin derinliğini keşfederiz.  Şiddet içermeyen iletişimde başkası olduğu kadar kendimizi de derinlemesine dinleme üzerinde vurgu yapılması, saygı, düşüncelilik ve empatiyi besler ve kalpten vermek için karşılıklı bir istek yaratır.

Şiddet içermeyen iletişim kendini bir diğerinin yerine koyarak dinlemeyi ve samimi bir şekilde ifade etmeyi içerir. Dolayısı ile gözlemlemeler, hisler, ihtiyaçlar, istekler ana ögeleridir.

İlk önce herhangi bir durumda yargılama ve değerlendirme yapmadan, sadece ne olduğunu gözlemleriz. Örneğin., ‘’saat gece yarısı 2.00 ve bilgisayarın başında oyun oynadığını görüyorum.” İfadesi bir gözlem sonucu kullanılan ifadedir. Oysa “bu lanet oyunu oynamak için çok geç, kes artık şunu” ifadesi bir değerlendirmedir.

İkinci olarak, bu eylemi izlediğimizde nasıl hissettiğimizi ifade ederiz; yaralandık mı? Korktuk mu? mutlu mu olduk? Eğlendik mi? Sinirlendik veya tedirgin mi olduk? gibi. Örneğin., “Konuşurken sesini yükselttiğini duyuyorum. Bu da beni korkutuyor”

Üçüncü olarak ise hangi ihtiyaçlarımızın tanımladığımız hislerle ilişkili olduğunu söyleriz. Örneğin., “Konuşurken yüzünü yana çevirdiğini görüyorum, ve çok sessiz konuştuğun için seni duyamıyorum(gözlem), rahatsız hissediyorum(his) çünkü şu anda seninle bağlantı kurmaya ihtiyacım var.

Örneğin bir kadın eşine bu üç ögeyi kullanarak şu şekilde ifade kullanabilir, “yemeğini yedikten sonra tabak ve bardakları masanın üzerinde bıraktığını gördüğümde sinir olmuş hissediyorum çünkü ortak kullandığımız alanda düzen olmasını istiyorum.”

Dördüncü öge –çok spesifik bir rica: çoraplarını odana veya çamaşır makinasına koymaya gönüllü olur musun?” Bu dördüncü öge diğer kişiden yaşantılarımız zenginleştirecek veya yaşamı bizim için daha mükemmel yapacak ne istediğimizi ele alır.

Bu iletişimin diğer bacağı aynı dört parça bilgiyi başkalarından almaktır. Onlarla ilk önce ne gözlemledikleri, hissettikleri ve ihtiyaç duyduklarını hissederek bağlantı kurarız. Sonrasında isteklerini almakla, yaşantılarında neyin zenginleşeceğini keşfederiz. Bahsedilen alanlarla dikkatimizi odaklamaya devam ederken ve başkalarının da aynı şekilde yapmasına yardımcı olarak, ileri ve geri iletişim akışını kurarız, ta ki merhamet ve şefkat doğal olarak açığa çıkana kadar.  Ne gözlemliyorum, hissediyorum ve neye ihtiyaç duyuyorum; yaşantımı zenginleştirmek için ne diliyorum; sen ne gözlemliyor, hissediyor ve neye ihtiyaç duyuyorsun? Yaşamını zenginleştirmek için ne diliyorsun…

Özetle, şiddet içermeyen iletişim süreci: 1-Refahımızı etkileyen gözlemlediğimiz somut eylemler, 2-Ne gözlemlediğimizle ilişkili olarak nasıl hissettiğimiz, 3-Hislerimizi yaratan ihtiyaçlar, değerler, arzular 4-Yaşantımızı zenginleştirmesi için dilediğimiz somut eylemler den ibarettir. Şiddet içermeyen iletişimi yakın ilişkilerde, aile içinde, okulda, organizasyon ve enstitülerde, terapi ve danışmanlık sürecinde, diplomatik ve iş görüşmelerinde, tartışmalı ve çekişmeli durumlarda kullanmanız ve hayatınızı cennete çevirmeniz dileğiyle…

Bahar Erden

 Uzman Psikolog/Çift ve Aile Terapisti

Kaynaklar

Rosenberg., M.B., Nonviolent Communication: A Language of Life