Duygusal Zeka mı? Yüksek IQ mu?

Zaman zaman bazı arkadaşlarınızın sizden çok daha az ders çalıştığı halde daha yüksek notlar aldığına şahit olmuşsunuzdur. Bunun doğuştan veya genetik özelliklerden kaynaklanan “zeka farkı” olduğu kolay fakat doğru olmayan bir açıklamadır. İnsanlar çoğunlukla kelimeleri dikkatsizce kullanırlar; “daha iyi beyin” veya “yüksek IQ” gibi. Fakat artık biliyoruz ki zeka öğreniliyor, kendimizi öğrenmeye ne kadar zorlarsak beynimizdeki belli modüller daha iyi iletişim kuruyor. Üstelik duygusal zeka olmadan akademik zekanın yani yüksek IQ ‘nun nasıl sönük bir hale geldiğini biliyoruz.

IQ, okuma, yazma, ve aritmetik becerileri ölçer. Fakat bu akademik zekanın duygusal yaşamla hiçbir ilgisi yoktur. IQ kişinin işe girmesini kolaylaştırabilse de prestij, zenginlik ve mutluluğun garantisi değildir. Kişinin işe girdikten sonra terfi etmesi için gereken ise IQ değil EQ yani duygusal zekadır.

Duygusal zeka nedir? Salovey ve John Mayer duygusal zekayı beş alan altında açıklarlar. Birincisi; duygularımızı bilmektir ki bu öz-farkındalık gerektirir. “Ruh halimizin ve ruh halimizle ilgili düşüncelerimizin farkında olmak” psikolog Mayer’e göre öz-farkındalığın ne anlama geldiğidir. Duygularımızı izleyebiliriz ki bu da bize duygularımızla ilgili kesin gerçeği verir. Öz-farkındalık duygularımızla baş etmemize yardımcı olur. Duygularımızı farkedememek, nerede yaşayacağımız, kiminle evleneceğimiz gibi geleceğimize bağlı kararları vermekte yıkıcı olabilir. Böyle kararlar rasyonellikle yapılamaz. Aksine geçmiş deneyimlerle edinilen duygusal bir akıl gerektirir.

İkinci alan duyguları yönetmektir. Kendimizi sakinleştirebilir, stress, öfke gibi duygularımızı yönetebiliriz. İnsanlara bu duyguları yönetmek öğretilmediğinde kendilerini yatıştıramıyorlar, bu yüzden de silahı alıp kolayca cinayet işleyebiliyorlar. Çünkü beyinde kendilerini sakinleştirme ile ilgili alanları kusurlu. Hayatta iniş ve çıkışlar dengede olmalı.

Kaygı ve stresi azaltmak için yoga, at binmek, egzersiz yapmak, yürümek, müzik aleti çalmak, doğada gezinmek, dans etmek, sıcak duş almak gibi pek çok yöntem vardır. Eğer travmatik bir ilişkiden çıkmışsanız televizyon seyretmek en iyisidir. Kendimizi yatıştırırken deneyimlediğimiz duygusal kendinden geçme de oldukça şaşırtıcı ve olağanüstü bir durumdur. Zaman ve mekan kavramı kaybolur, kaygıdan arınırız ve “zor olan her şey kolay gelir.” Kendimizi kontrol etmeyi bu şekilde geliştirebiliriz. Bu başkalaşma halini deneyimlemek için ne yazık ki uyuşturucu kullananlar var ki bu en kötü yol. Bir aktiviteyi sürekli üst üste uygulamak da bu başkalaşma haline gelmenin başka bir yolu. Yaptığımız şeyi seviyorsak, zevkin uç noktasına erişmek kolay.

Üçüncü alan kendimizi motive etmek yani  öz motivasyondur ve kendine hakim olabilmenin göstergesidir. Dürtüselliğimizi kontrol ederek ve hazzı erteleyerek kendimizi kontrol ederiz. Cezbedici olana direnenler sosyal olarak daha becerikli ve yeterlidir: kişisel olarak etkili, kendine güvenli ve yaşamın zorlukları ile baş etme becerileri yüksektir.

Dördüncü alan başkalarının duygularını fark edebilmektir ki empati olarak da bilinir. Empati becerisi yüksek olanlar, diğerlerinin ne hissettiğinin, ne istediğinin ve neye ihtiyacı olduğunun göstergesi olan sosyal sinyalleri alabilirler. Öz farkındalığımız ne kadar yüksekse, diğerlerinin duygularını da o denli okuruz. Duygularımızı yönetmeye başladığımızda başkalarının duygularını yönetmeye de başlarız. Aslında iki zihnimiz vardır: “biri düşünür, diğeri hisseder”(Goleman,97). Duygusal iletişimin %10’u sözel, %90’ı sözsüzdür. Birbirimizle her ne sebeple olursa olsun bir iletişime geçtiğimizde birçok sözel olmayan işaretler göndeririz.

Hissettiğimizden farklı davranmak veya konuşmak duygusal zihnin eylemidir. Duygularımız ve eylemlerimizdeki tutarlılık ise rasyonel zihnin eylemidir. Göz kontağının olmaması, birini kendimizden uzaklaştırmak veya herhangi bir sembolik engel koymak beden dilini oluşturan işaretlerdir. Tüm hisleri ve duygusal ipuçlarını okuyabilmek duygusal zekanın göstergesidir ve bilinçsiz olarak yapılır. Bir ilişkide aynalama oldukça güçlü bir geribildirimdir ve muhatabımızı anladığımızı gösterir. Bunu yaparken içeriği yeniden özetleyerek muhatabın duygularını yansıtırız. Duvar örmeyi ise muhatabı duygusal olarak kapattığımızda kullanırız. Konuşmayı keser, iletişimi yok sayarız. Goleman’a göre bu, ilişkinin sağlığı için oldukça yıkıcıdır.

Beşinci alan ilişkileri idare etmektir ki bir anlamda diğerlerinin duygularının üstesinden gelmektir. Başkaları ile yumuşak bir şekilde etkileşime girmeliyiz. Stres altında olduğumuzda veya duygusal ızdırap çektiğimizde kalp atışlarımız, kan sirkülasyonumuz ve vücut ısımız artar. Duygusal zekanın bir gösergesi de böyle bir durumda olduğumuzda bunu fark ederek kimse ile bir tartışma içine girmemektir. Doğru olan 20 dakika ortamdan uzaklaşmak en iyisidir. Erkeklerin sakinleşmesi biraz daha uzun sürer; çünkü daha duygusaldırlar. Goleman’a göre erkekler daha kolay incinir.

Aslında akademik zeka ve duygusal zekanın dışında başka zeka türleri de vardır. Harvard Üniversitesi’nde çalışmalar yürütmüş Amerika’lı psikolog Gardner beyinleri hasar görmüş binlerce insan üzerinde yaptığı araştırmalar sonucu yedi tür zeka tanımlamıştır. Araştırmaya meraklı olanlar  Çoklu Zeka Kuramı altındaki kaynakları inceleyebilirler. Daniel Goleman’ın Türkçe’ye çevrilmiş olan ve yukarıda bir özetini vermeye çalıştığım Duygusal Zeka Neden  IQ dan Daha Önemli isimli kitabı okumanızı da mutlaka tavsiye ederim. Özellikle öfke problemleri yaşayanlar için de mesajlar ve öneriler içermektedir.

    Bahar Erden

     Uzman Psikolog/Pedagog ve Aile Danışmanı

Kaynak

Goleman, D., (1995) Emotional Intelligence, New York, NY, England: Bantam Books, Inc.