Bağlanma İlişkisi Neden Bu kadar Önemli?

Bağlanma, Bağlanma İlişkisi, Anne-Bebek Bağlanması, Bağlanma Stilleri, Güvenli Bağlanma, Güvensiz Bağlanma, Kaygılı Bağlanma, Kararsız Bağlanma, Kaçıngan Bağlanma, Düzensiz Bağlanma, Bağlanma İlişkisinin Başarısı ve Başarısızlığı Hakkında;

Anne-Bebek Bağlanma İlişkisi

Bir bebek doğum kanalından geçer ve nefes nefese dünyaya gelir. Bebek sıcak bir şeye sarılır ve hayatta kalabilmesi için öncelikle bir meme ucuna bağlanması gerekir. Ama hepimizin iyi bildiği gibi, bir bebeğin gelişmesi için yemekten daha fazlasına ihtiyacı vardır. Büyümesi ve istikrarlı bir insan olması için duygusal olarak bağlanması ve kucaklanarak beslenmesi gerekir.

Bağlanma Nedir?

Bağlanma, çocuk ile çocuğa birincil derece bakım veren kişi(genellikle anne) arasında bebekliğin ilk üç yılında kurularak devam eden güçlü ve derin ilişki biçimi sürecidir. Annenin, bebeğinin fizyolojik ihtiyaçlarına zamanında ve istikrarlı bir şekilde cevap vermesi (yeme-içme, temel bakım, ağlamalarına cevap verme, ağrılarını anlayabilme), bebek ile yoğun tensel temas kurması, birlikte geçirilen zamanın uzunluğu ve kalitesi ile harekete geçer. Anne ile kurulan yakın bağ çocuğa güven ve korunma duygusu sağlar.

Kurulan yakınlık ve bağ, bebek büyüdükçe ve çevresini keşfetmeye başladıkça güvenli bir liman görevi görür ve bu da düşünsel ve sosyal gelişim için önemlidir. Çocuk sadece annesine değil, herkese güven duyabileceği algısını geliştirir ve kurulan bağlanma biçimi çocuğun gelecekteki tüm duygusal ilişkileri için de model olur. Duygularını ve dürtülerini etkili bir şekilde yönetmekte en önemli etken olan duygularını düzenlemeyi de geliştirir. Yetkinlik, öz-değer, bağımlı ve özerk olmak arasında denge duygusunu da içeren bir kimlik oluşumu için temel yaratır. Stres ve travmaya karşı bir savunma geliştirir.

Anne-Çocuk Bağlanma İlişkisinin Başarısız Olmasına Neler Sebeptir?

Çocuk ile annesi arasındaki bu bağlanma ilişkisinin başarısız olmasına sebep olan ise annenin çocuk için ulaşılmaz olması(fiziksel, duygusal ve/veya psikolojik olarak), çocuğun ihtiyaçlarını zamanında karşılayamaması ve duygularını anlayamamasıdır. Olumsuz duygular yaşadığında, çocuğun anne ve babasının orada olup onu sakinleştirebileceğine, duygularını düzenlemesinde yardımcı olacağına inanması gerekir. Çocuğun kendi duygularını regüle edebilmesi çok önemlidir.

Örneğin; Öfke nöbetlerinde anne-babanın kendi kaygılarını dindirip, çocuğa odaklanarak “biliyorum şu anda çok öfkelendin. Ben de bunu hissedebiliyorum” şeklinde çocuğun duygularını yansıtmaları gerekir. Ama bazı noktada çocuk çok öfkeli olduğu için duyamaz. O noktada “biliyorum çok öfkelisin ama ben buradayım. Biraz daha sakinleşince seninle konuşuruz” diyebilmek, anne-babanın yakınında olması ama çocuk sakinleşene kadar iletişime geçmemeleri önemlidir.

Bağlanma İlişkisi Kurulamadığında Ne Tür Sorunlar Görülebilir?

Bağlanma ilişkisi kurmada başarısız olmanın, ilişki problemleri, kronik hastalıklarla baş etme, okul başarısı gibi çocuğun gelişimini olumsuz etkilediği yönünde birçok araştırma vardır. Ayrıca araştırmalar duygusal yakınlığın beyin gelişimini de etkilediğini göstermektedir. Yaşamın ilk yılındaki anne- bebek ilişkisi içselleşerek sonraki yıllarda ilişkileri belirleyen içerden işleyen bir model halini alır. Bağlanma stilleri kişilik özelliği olmaktan çok bilişsel şemalardır. Değişime açıktır.

Bağlanma Stilleri

Yapılan araştırmalar anne ve bebek arasındaki farklı bağlanma stilleri geliştiğini ve bu bağlanma stillerinin güvensiz olması durumunda ileride eşler ve çiftler arasında yaşanan birçok problemin de temelini oluşturduğunu göstermektedir. Bu bağlanma stilleri Güvenli Bağlanma ve Güvensiz Bağlanma olarak iki büyük aşlık altında olsa da Güvensiz bağlanma kendi içinde 1-Kaygılı/kararsız bağlanma, 2-Kaçıngan bağlanma ve 3-Düzensiz bağlanma olarak üç farklı şekilde görülür.  

Güvenli Bağlanma

Güvenli bağlanma geliştirmiş bebeklerin anneleri fiziksel ve duygusal olarak kolay ulaşılabilirdir, bebeğin ihtiyaçlarına karşı hassas ve hızlı cevap verirler. Çocukların günlük ayrılıklara tepkileri sıkıntılı olabilse de annenin geri dönüşünü olumlu karşılarlar. Annelerinin talimatlarına uyumludurlar. Anneleri ise bebeklerinin yakınlık ihtiyacına ve yardım çağrılarına cevap vermeye daha duyarlıdır. Kendileri de güvenli bağlanmaya sahip anneler çocuklarını ayrılığa daha dikkatli biçimde hazırlar, çocukları ile daha çok ilgilenir ve onlara kavuştuklarında da çocuklarına yakın olmaya özen gösterirler. Çocukların davranışlarını ve duygusal durumlarını daha doğru yorumlamakta ve onlara daha şefkat ve saygı ile yaklaşmaktadırlar.

Çocuk ile anne arasındaki güvenli bağlanma duygusal sağlığın bir belirleyicisidir. Çocuğun ilerleyen yaşamında tatmin edici, karşılıklı doyum ve duygusal açıdan güvenli ilişkiler kurma kapasitesine zemin oluşturur. Güvenli bağlanan çocuk karşındaki insanın her zaman orda olacağına güvendiğinden aslında çok daha özgür olur. Yani bağımlı olmaz. Dolayısı ile bu, romantik ilişkilerde de önemli bir faktör haline gelir.

Kaygılı/Kararsız Bağlanma

Kaygılı/Kararsız bağlanma geliştirmiş bebeklerin anneleri tutarsız ve son derece tetikte olurlar. Çocuğuna karşı fazla talepkardır, yardım çağrılarına daha az cevap verirler (Ağlama tepkilerine geç yanıt, kucağa aldığı bebeğine daha az şefkat gibi). Anneden ayrılıkları daha az protesto ederler ve ağlayarak karşılarlar. Annelerinin kucağa almasına daha az olumlu tepki, kucaktan yere indirmeye ise daha şiddetli tepki gösterirler. Annelerin yönergelerine genelde öfkeli ve daha az uyumlu yaklaşırlar. Annesi ortamda kendisini bırakıp gittiğinde onun ulaşılabilir olması ile ilgili güvensizliği olduğundan yabancı ortamda anneye yakın olma çabası vardır.

Ayrıldığında ise, anne açıkça ulaşılabilir olmadığı için ayrılıklar yoğun bir endişe yaratır. Annesi döndüğünde ise hem anne ile yakın temas kurmak isterler, hem de onu bıraktığı ve istediği anda yanında olmadığı için kızgınlık duyarlar. Bu durum da sakinleştirilmelerini zorlaştırır. Anneler, çocuklarının kendilerinden bağımsız olma girişimlerine müdahale ederler. Çocuğa onay vermeme ve endişe ifadeleri ile daha çok meşgul olmaları çocukların etrafı keşfetme eğilimlerini azalttığı gözlemlenmektedir. Anneler ayrılık sırasında çok kaygılıdır ve çocuklarından ayrılmakta zorluk yaşarlar. Çocuğu ayrılığa hazırlamada onlara yardımcı olmayan tutum gösterdiklerinden çocuklar ayrılık sırasında fazla kaygı yaşar. Anneler çocuklarına ergenlikte de da aynı davranmaya devam ettiklerinden daha geç ayrılan çocuklardır.

Güvensiz bir bağlanma olan bu kaygılı/kararsız bağlanma biçimini geliştirmiş çocuk karşısındaki insanın her zaman orada olacağına güvenmediğinden özgür olamaz, bağımlı ve kaygılı olur. Yetişkinliğe eriştiğinde romantik ilişkilerde karşı taraftan sürekli sevgisi ve değeri ile ilgili onay bekleyen ve bu değeri ve sevgiyi sadece karşısındaki insanın lafı ile görebileceğine ve hissedebileceğine inanan kişilik haline gelerek, ilişkilerde daha talepkar davranır. En küçük tehdidi bile hızla fark eder, olumsuz sonuçları abartarak yoğun olumsuz duygusal tepkiler gösterir. Reddedilmeye ilişkin uyarıları hızlı fark eder. Partnerlerinin kendilerini gerçekten sevip sevmediği, onunla kalmak isteyip istemediği konusunda endişeleri, ilişkide güvenlik duygusunun artmasına gereksinim duymalarına neden olur.

Kaçıngan Bağlanma

Kaçıngan bağlanma geliştirmiş bebeklerin ebeveynlerinin ihmalkâr olduğunu ve ihtiyaç halinde çocuklarının yanında olmadıklarını görürüz. Genellikle kabullenici değil reddedici, yargılayıcı, eleştirel ebeveynlerdir. Bağlanma ihtiyaçlarını minimize ederler. Çocuklarına ve dışarıya karşı da soğuk ve mesafelidirler. Yakınlık ve duygusallık, duygulara odaklanma olmadığından sonuç ve görev odaklı ebeveynlerdir.

Başkalarından yardım almak ya da istemek büyük bir risktir. Çocukları ayrılmaya tepki gösterirler. Tanımadıkları ortamlarda ayrılmaya karşı ilgisiz görünürler, anne ile tekrar bir araya geldiklerinde ona yakın olmak için çaba harcamaz ve anneyi görmezden gelirler. Anne de çocuk ile yakınlık kurmaya çalışsa da bunu sürdürmek için çok az çaba harcar. Çocuk annesini reddedici, ilgisiz ve duyarsız, fiziksel ya da sözel olarak varlık göstermeyen, bedensel yakınlık kurma ihtiyacını geri çeviren olarak algılar. Annelerin, gün içinde çocuklarından ayrılmakla ilgili herhangi bir zorluk yaşamadıkları, ancak güvenli anneler gibi çocuklarını ayrılığa hazırlama eğiliminde olmadıklarını görürüz. Yeniden bir araya geldiklerinde ise fiziksel olarak uzak dururlar.

Kaçıngan bağlanma geliştirmiş olan çocuklar yetişkin döneme geldiklerinde genellikle kendilerini değersiz ve yetersiz, etrafını da onun ihtiyaçlarını karşılamaya ve olumsuz duyguları ile baş etmeye yetkin olmayan kişiler olarak görürler. Yakın ilişki kurmak istemezler çünkü yakın ilişki onlar için tehlikelidir. Kendilerini de yetersiz hissettikleri için karşılarındaki insana istediğini veremeyeceklerini düşündüklerinden sürekli bir geri çekilme davranışı belirgindir.

Düzensiz Bağlanma

Düzensiz bağlanma, çocuğun bağlanma figürünün (bir ebeveyn veya çocuğun yetiştirilmesine yardım etmede yakın eli olan herhangi birinin) tutarsız duygusal desteğinden kaynaklanan güvensiz bir bağlanma stilidir.  Bu, sözlü, fiziksel veya cinsel istismarı veya çocuğun, bir bağlanma figürünün, bir babanın eşine vurması gibi, travma yaratan bir eylemde bulunmasını içerebilir. Çocuk, sevilen bir ebeveynin veya ebeveyn figürünün, kendisi de dahil olmak üzere çevresindeki herkes için ciddi bir tehdit haline gelebileceğini anlar ve korkmaya başlar. Düzensiz bağlanma stillerinin temel bir özelliği, erken bağlanma ilişkilerinin içindeki korku deneyimidir.

“Düzensiz” kelimesi bu bağlanma stilini tanımlamak için kullanılır çünkü diğer bağlanma modellerinde gözlemlenenden daha düzensiz, öngörülemez ve/veya değişkendir. İlişkideki bu öngörülemezlik nedeniyle, dağınık bebekler temel bakıcılarından(anne veya başka bir bakım veren) kaçınmakla onlara yaklaşmak arasında sıkışıp kalırlar. Temel bakım veren kişi genellikle hem rahatlık/yatıştırıcı hem de alarm/dehşet kaynağı olduğundan, olgunlaşmamış bebek zihni ilişkilere tutarlı bir yaklaşım oluşturmakta güçlük çeker.

Stres ve travma genellikle düzensiz bağlanma için koşullar yaratır. Bakıcının kendisi aşırı stres, ele alınmayan akıl hastalığı ve/veya tedavi edilmemiş bağımlılık yaşıyorsa, bu, düzensiz bakım verme durumuna dönüşebilir. Bu bakıcı aynı zamanda bebeğin sevgi, bakım ve beslenme kaynağı olabilir. Bu çelişkili deneyim, bebek için bir bağ oluşturur ve “güvenlik kaynağım aynı zamanda korku kaynağımdır” bağlanma anlatısını üretir. Bakıcı için dünya genellikle korkutucu ve acı verici bir yerdir ve bu nedenle bu deneyim bağlanma ilişkisinde aktarılır. Bağlanma ilişkisi, ihtiyaçları karşılamaktan ve bağ kurarak yatıştırıcı bulmaktan çok, dünyanın acısına ve bunalımına karşı savunmaya dönüşür.

Dağınık bebek büyüdüğünde, başkalarıyla düzensiz ilişki kalıpları kalıcı olabilir. Düzensiz bir şekilde bağlanan insanlar, hayatta bağlanma fırsatı bulduklarında iki biyolojik dürtü arasında gidip gelirler: ait olma ihtiyacı (sevme ve başkalarıyla bağlantı kurma) ve hayatta kalma ihtiyacı (kendini koruma). Daha sonra, özellikle romantik ilişkilerde, bu bağlanma tarzına sahip kişiler, yakın ilişkiler kurarken genellikle korku ve endişe duyarlar. Gerçek bir bağlantıya yönelik ciddi bir istek nedeniyle genellikle yoğun bir yalnızlık hissederler, ancak bu istekle bağlantılı stres ve korku tepkisi, potansiyel bağlantıyı uzaklaştırarak kararsız davranmalarına neden olur. Borderline Kişilik Bozukluğu olan kişilerin aynı zamanda dağınık bir bağlanma stili sergiledikleri öne sürülmüştür. Aşırı bir yakınlık ihtiyacı, reddedilme korkusu ve çelişkili zihinsel durum ve davranışlara sahiptirler.

Bebeklik Döneminde Bağlanma İlişkisi Neden Bu Kadar Önemlidir?

Özetle, bebeklik döneminde bakım veren kişi ile kurduğumuz bağlanma stilleri hayat boyu kurduğumuz yakın ilişkilerde, kendimizi ve başkalarını algılayış biçimimizde, eğitim ve meslek hayatımızda, otorite ile olan ilişkimizde, çift ilişkilerimizde etkilerini gösterir. Güvenli bir bağlanma stiline sahipsek güvensiz bağlanma stiline göre duygusal, ilişkisel, düşünsel ve davranışsal olarak daha sağlıklı bir gruptayızdır. Güvensiz bağlanma stillerinden birisine sahipsek de bu durum kader niteliğini taşımaz. Kurduğumuz başarılı sosyal ilişkiler, eğitim ve farkındalık, psikoterapi desteği, yaşamsal deneyimler sonucu yeniden yapılanabilir ve değişebilirler. Sağlıklı ilişkiler hakkında bilgisi olan ve yaşadıklarını, duygularını konuşabilen çiftler aslında o güvenli limanı çocuklukta oluşturmasalar bile yetişkinlikte oluşturabilirler. Zaten çift terapisinin faydalarından bir tanesi de budur; o güvenli limanı çiftler arasında oluşturabilmek.

Bahar Erden

Uzm. Psikolog/Pedagog/Çift ve Aile Terapisti