İyi Giden İlişkiler Neden Korkutur?

İyi Giden İlişkiler Neden Korkutur?

Annem ve babamın benimle boşanma kararları hakkında konuştuğu günü hatırlıyorum, 15 yaşına yeni girmiştim. O zamana kadar her ikisinin de rüya gibi bir evlilik yaşadığını, ilişkilerinin iyi gittiğini, mutlu bir evlilik için gereken her şeye sahip olduklarını düşünüyordum. Onları ayrılık kararına götüren şeyin ne olabileceğinden tamamen habersizdim. Sorunları olduğunu fark etmemiş, kavga ettiklerine veya tartıştıklarına hiç şahit olmamıştım.

Boşanmanın bir sonucu olarak

benim için neyin değişip değişmeyeceğini bile anlatmamışlardı.  Şimdi düşünüyorum da, açık bir iletişim hattı olsaydı, özellikle çalkantılı zamanlarda benim için anlamlandırması daha kolay olabilirdi. Ayrılırlarken haklı olarak cevaplar istiyordum, ama her ikisinin de sınırları güçlüydü. Sadece, sorunlarının benim değil kendilerinin meselesi olduğu konusunda bana uygun bir şekilde bilgi verdiler. Ayrıca yanlış bir şey yapmadığımı, ayrılmalarının benim suçum olmadığını da söylediler.

Güvenli, mutlu, iyi eğitim almış bir birey olarak büyümeme rağmen, ikinci yılında ben de, belki de annem ya da babam gibi, evliliğimin bütünlüğünü sorgulamaya başladım. Eşimle iyi anlaşıyor gibi görünüyorduk. Tartışmayan, kavga etmeyen bir çifttik. Değerler ve hedefler açısından hemen hemen aynı sayfalardaydık. Neler oluyordu da evliliğimin iyi gidiyor olması beni korkutuyordu?

Kavga ve gürültünün, tartışmanın dahi olmadığı halde boşanmış ebeveynlere sahip yetişkin çocukların kendi yakın ilişkilerinde ayrılma riskinin daha yüksek olduğunu gittiğim terapi seansında öğrendim. Anne ve babamın çatışma olmadan boşanmaları benim için öyle rahatsız ediciydi ki, ilk kez bir şeylerin ters gittiğini keşfettiğim günün akşamı okuldan eve geldiğimde babamın taşınmış olduğunu görmüştüm. Bu benim için, işler iyi giderken endişelenmenin tohumunun atıldığı ilk, belki de tek anımdı.

Paradoksal olarak

benim için iyi demek, kötü değilse de en azından dikkatli olmak demekti. Annem ve babam ayrıldığında halıyı altımdan çektiklerini hissettiğimi hatırladım. Hiçbir uyarı, hiçbir ipucu yoktu. Haberi duyar duymaz bir bilgi toplama görevine girişmiştim. Onların ayrılığının gizemini ortaya çıkarmaya çalışırken süper dedektifi oynadım. Gizli bir ilişki miydi; ilaçlar; kumar? Dedektif gibi çalışmama rağmen, sebebini asla ortaya çıkaramadım. Neden korkacağımı bilmeden ve emin olamadan öylece kaldım. Kesin olarak bildiğim tek şey, iyi hissetmenin güvenilmemesi gerektiğiydi.

Bu nedenle kendi ilişkimde, ebeveynlerim ayrılmış ancak öncesinde belirgin bir sıkıntı belirtisi göstermemiş olduklarından, her şey iyi gitse de şüphe duymaya başladım. Kuşkularımda, köstebek yuvalarından dağlar yapabiliyor veya yapmadığı, ancak şüphelenilen şeyler için eşimin kendisini suçlu hissetmesine neden olabiliyordum. Bu da ilişkimde tahribata yol açarak zaman içinde ayrılmamıza sebep oldu. Anne ve babamın ayrılmasından yıllar sonra hala sonuçları hissediyordum.

Evlilik sürecinde bir çift terapistinden danışmanlık almış olsaydım,

şüphelerimin kökeninin eşimden değil, ebeveynlerimin ayrılığından kaynaklandığını öğrenerek şüpheli olan eşimin rahatlamasına yardımcı olabilecektim. Almamıştım. İyinin gerçekten iyi olduğunu, kötü giden şeyler için bir maske olabileceğini öğrenmem zaman aldı. Terapi desteğini boşandıktan ve ilişkilerimde iyi giden şeylerden kuşku duymaya tekrar başladığımda almaya başladım.

Eşimden ayrılırken annemin “Çatışmayı olabildiğince azalt. Çatışma, boşanmanın ne kadar pahalı olacağını ve ne kadar süreceğini doğrudan etkiler. Boşanma zor ve hafife alınmaması gereken bir karardır. Boşanmanızın başarısı, süreci ne kadar iyi yönettiğinize bağlı olacaktır. Aile dinamiklerini değiştiriyorsunuz ve bu kolay olmayacak. Yine bir aile olacaksınız. Her zaman ebeveyn olacaksınız ve ortak ebeveynlik ilişkiniz devam edecek. Boşanmayı bilinçli ve sorumlu bir şekilde ele alırsanız, çocuklar üzerindeki etkileri kısa süreli olur ve en aza indirmiş olursunuz.”

demesi üzerine yıllar sonra da olsa daha iyi anlamlandırabilmiştim onların çatışmasız ayrılığını. Babam ve annem artık birbirlerini sevmiyor olsalar da, beni birbirlerine karşı öfke veya küçümseme ile zehirlemeden ayrılmışlardı.

Bu olumlu yansımanın içselleştirilmesinin bir sonucu olarak sağlıklı bir benlik saygısı geliştirdiğimi düşünüyorum. Çünkü okula, uygun ilişkilere ve hatta eğlenceye daha iyi konsantre olabiliyordum. Tipik olarak daha iyi davranıyordum ve genellikle akademik ve mesleki olarak başarılıydım.

Eğer annem ya da babam birbirlerinin olumsuz görülmesine neden olsaydı, belki içime bakıp “hangi tarafım kötü o zaman” diye sorardım. Her ikisi ile de yarı yarıya gen paylaştığıma ve onların bir yarısı olduğuma göre “tamamen kötü olmalıyım” sonucuna varabilirdim ki bu da benlik saygımı zayıflatabilirdi. Kim bilir belki de kızgın, depresif, endişeli, içine kapanık olmaya daha yatkın olabilirdim. Okul performansımı veya sosyal ilişkilerimin kalitesini umursamıyor da olabilirdim.

Devam eden çatışma,

çocuklar için duygusal, sosyal ve fiziksel olarak zehirlidir ve olumlu ebeveynliği aşındırır. Çocuklarınızın şiddet içeren veya düşmanca davranışlara tanık olmasına veya eski eşinizi aşağıladığınızı duymasına asla izin vermeyin. Çocuklarınızı problemlerinizin ortasına koymaktan veya ebeveynleri arasında seçim yapmak zorunda hissettikleri durumlar yaratmaktan kaçının.

Çocukların, ebeveynlerinin ilişkisini etkileyen tüm konulardan haberdar olması gerekmemesine rağmen, bir çocuğun ebeveyn ayrılığıyla tamamen kafası karıştığı durumlarda, işlerin nerede ters gittiğine dair genel bir açıklama sağlamaları gerekir. Ebeveynler genellikle farklı ihtiyaçlarından veya tercihlerinden bahsedebilir, hala birbirlerini önemsediklerinden, anne-baba ilişkilerinin daima devem edeceğinden, ancak artık bir çift olarak paylaşılmayan farklı deneyimler aradıklarından bahsedebilirler. Aranan tek şey, çocuğun iyinin kötü olduğu hissine kapılmaması için makul bir açıklamadır.

Çocukların boşanma sırasında ve sonrasında nasıl yaşadıkları, büyük ölçüde ebeveynlerin değişiklikleri nasıl ele aldığına ve çocukları için zaman içinde nasıl yaşam kalitesi yarattığına bağlıdır. Tünelin sonundaki ışığı göremeseniz de – bir tane vardır. Boşanmanız kimseninkine benzemez.

Uzman Psikolog Bahar ERDEN

Bu yazıdaki karakter ve olayın gerçek kişilerle bir ilgisi yoktur. Tamamen hayal ürünüdür.